Absürtlükler Listesi

tarafından Ceyhun Özdemir

Dostlar merhaba,

Uzun süredir siteyle ilgilenemedim. Sanırım 2 ay oluyor. Bu sürede hem sitenin ziyaretçi sayısı artmış hem de sizlerden anonim.ceyhunozdemir.com‘a güzel mesajlar aldım. Beni tekrardan yazmaya teşvik ettiğiniz için hepinize teşekkür ederim :) Birde anonim’e “minimalizm yazı serisi devam edecek mi?” diye çok soru geliyor. Kendim uyguladıkça yazmaya devam edeceğim. Şu an için biraz vakte ihtiyacım var :) Tekrardan takip ettiğiniz için teşekkür ederim. Yeni yazılardan ise anında haber olmak isterseniz mail listesine sağdaki kutucuk ile katılabilirsiniz.

Bugün ise hayatımda gördüğüm absürtlükleri bahsedeceğim size. Absürtlükten kastın ne diye sorarsanız çok komik ama traji komik :) anlamında kullanıyorum bu kelimeyi. Zaten maddeleri okuyunca neyden bahsettiğimi kolayca anlayacaksınız. Ayrıca bu listeyi güncel tutmaya çalışacağım. Şimdilik aklıma bu kadar absürtlük geldi. Sizlerden de hayata dair gördüğünüz absürtlükler varsa paylaşırsanız listeye ekleyebiliriz. “Çok açıklama, fazla yalan” diyor Paulo Amca. Susup başlayalım.

*İnsanlar para kazanmak için çalışır. Peki ne için? Parası olduktan sonra daha lüks bir hayatta yaşayacağına inandığı için. Yeni araba, giysi, ev vs.
Peki para kazanmak için neyini feda eder? Kendi hayatından çaldığı vaktini.
Peki para ile ne satın alır? Konforlu bir vakit. Daha doğrusu zaten elinde olan vakti daha konforlu yapar.
Kısacası vakit almak için vakit harcıyorsun.
Tek fark var. O da birisi konforlu bir vakit.
Burası önemli!
Peki sürekli, hırsla ve hiç dinlenmeden para kazanıp kazanıp hiç konforlu bir vakit harcayacak vakit bulamamak
??????? Sonra kendini zengin saymak ??? Gerçekte ise sadece vakit harcamış fakir olmak??

*”Ben sağ görüşlüyüm. Sen ise sol görüşlüsün. Hepiniz hainsiniz.”
“Ben müslümanım sen hristiyan. Hepiniz kafirsiniz.”
“Ben laikim. Sen ise şeriatçı. Hepiniz yobazsınız.”
“Ben iyi eğitim aldım. Sen ise almadın. Hepiniz cahilsiniz.”

Bu liste ben, ben, ben diye uzayıp gider. Bu konuyu uzatmayacağım. Bir tek soru ile açıklayacağım.
“Yargıladığın insanlar ile aynı şartlarda doğsaydın yeniden şimdiki görüşlerin olur muydu? Samimi ol!”
Absürt!

* Her fikrin bir alıcısı vardır. Bu fikir doğru da olabilir, yanlış da. Bu yüzden çevrenizdeki insanlar sizi alkışlayabilir veya yerebilir. Başkasının sizi onaylaması sizi doğru ya da yanlış yapmaz. Bu yüzden alkışlanmayı bir şey zannedip kendi fikirlerimizin en doğru fikir olduğunu düşünmek en büyük absürtlüktür :) Çünkü her fikrin bir alıcısı vardır :)

* “Başkası ne der, millet ne der, elalem ayıplar” diye diye kendi fikirlerimizin oluşmaması ve herhangi bir başkasından ibaret olmak. Başkasının kölesi olmak.  Özgür doğmuşken kendi kendimizi esir etmek :)

* Yıllar önce üzüldüğün olayların şimdi hiçbir tesiri olmaması ve gelecekte tesiri olmayacağını bildiğin halde yeniden bazı olaylara üzülüyor olmak. O zaman gelecekte sönecek bir şeye niye üzülüyor ve vakit harcıyoruz?

* Olmayan varlıklara olmayan anlamlar yükleyip olmayacak şekilde kendimizi üzüyoruz. :) Açıklayayım. Çevremizde gördüğümüz insanları aklımızda biz yaratıyoruz. Biraz daha açayım :) Bir insanı asla tümüyle bilemezsiniz. En yakınınızda bile olsa onunla her zaman aynı zamanda aynı yerde olmadınız. Siz sadece o insanı sizinle geçirdiği vakte göre yargılıyorsunuz. Örnek ile daha da açalım :) Ekrem aslında çok temiz ve saf duyguları olan dürüst bir çocuktur. Ancak geçici olarak hayatının bir döneminde kendini bazı sebeplerden dolayı sinirli ve kızgın hisseder. Faruk ise Ekrem’in sinirli olduğu bir günde tanışırlar. Bu yüzden Faruk, Ekrem’i kötü ve negatif bir insan olarak kendi aklında yaratır. Halbuki Ekrem çok iyi ve saf birisidir. Faruk onu daima yargılar, onu da hep kötü biri olarak çevresine tanıtır. Onu düşünerek ve yargılayarak kendisini sürekli üzer. Kısacası kimse kimseyi %100 olarak tanıyamaz ve yargılayamaz. Bu yüzden olmayan varlıkları kendi aklımızda yaratıyoruz ve onlara olmayan anlamlar yükleyerek kendimizi üzüyoruz. Halbuki kimse senin yargıladığın şekilde değil. İşte size absürlük!

* Gelmesi gereken gelir, gitmesi gereken gider. Her insanın bir yaratılış amacı vardır ve bu amaç üzerinde yol alır. Kendisi bu amacı bilmeden doğar ve aradığı sürece bulur. İşte herkesin böyle bir uzun yolu vardır ve insanların yolları birbiriyle kesiştiğinde tanışırlar bir süreliğine beraber yol alırlar. Siz hayatınıza girecek kişileri veya çıkacak kişileri seçemezsiniz. Sizin yerinize yolunuz seçer. Hatta seçmiştir bile. Yolu değiştirip başka insanlarla kesiştirme veya ayırma gibi bir imkanınız yok. Bu yüzden gelmesi gereken kendi gelir, gitmesi gereken kendi gider. Bu hayatta ne birini geri getirebilirsin, ne de birini çıkarabilirsin. Bu yüzden akıntıya karşı kürek çıkmak traji komik değil mi? İşte size absürtlük :)

* Sokrates ve daha birçok düşünürün de savunduğu gibi insanlar yeni bir şey öğrenmez. Bilgi, en başında verilir ve doğunca unutulur. Sonra ise hatırlanmaya başlanır. Bu yüzden “yok efendim ben çok şey biliyorum, her istediğim şeyi öğrenebilirim, sen neden bilgisiz ve cahilsin” gibi egoist egoist hareketler de büyük absürtlüktür :)

* Yirmili yaşlarda her türlü güzelliğin, gücün ve bilginin kalıcı olduğunu düşünüp yaş kemale erip buruşunca ve unutkanlıkta başladığında bu da başka bir absürtlük :)

* Birine yalan söyler ve nasıl da güzel kandırdım diye sevinir. Halbuki aklıyla düşündüğü bir şeyi, diliyle tersini söyler. Kendi kendini kandırır. Büyük absürtlük :)

* Zaman ve mekan da en büyük absürtlüktür deyip sonlandıralım. Daha doğrusu hayatın kendisi koca bir absürtlüktür. Komik varlıklarız :)

 

2 yorum

FAHRİ 13 Ağustos 2017 - 14:13

CANIM KARDEŞİM…KALEMİNE SAĞLIK

Cevapla
Ceyhun Özdemir 13 Ağustos 2017 - 22:45

Teşekkürler abicim

Cevapla

Yorum Yaz

Diğer Yazılar