Bu kadar tantanaya da ne gerek var cancağızım? Bu kadar velveleye ne gerek var diyorum sana. Ne diye kasıyorum kendimi? Ne diye endişe duyuyorum? Ne diye üzülüyorum? Artık çorba olmuş aklını özgür bırakma vakti gelmedi mi?
Şiir
-
-
Herkesle kendi seviyesinde konuşacaksın arkadaş! Ne bir as ne de bir üs, Tam seviyesinde olacak. Cuk! diye oturacak. Çocukla konuşuyorsan oyuncu olacaksın arkadaş! Yaşlıyla olgun, Sevgiliyle romantik,
-
Öyle bir sırattayım ki bugün, Solum uçurum, sağım uçurum… Ne yolun sonu belli, ne de uçurumun dibi… Ben ise kıldan ince, kılıçtan keskin bir ipte cambazlık yapıyorum. Aşağıya baksam ayaklarım titriyor. Karşımda duran yüzüne baksam güzelliğinden başım dönüyor. Hele ki…
-
Tebrik ederim seni. Umarım yaptığını beğenmişsindir. Yorgun bir vücut bıraktın arda kalan. Garip gibi, Hercai gibi, Meczup gibi,
-
Biraz olsun rahatlamak için başımızı kaldırıp göğe bakmak yeterdi aslında! Gökyüzünün o derinliğini seyretmek, Ayın yüzündeki o kırışıklığı görmek, Bazen öfkesiyle, coşkusuyla, akışıyla bulutlara bakıp kendi yüzümüzü görmek, Ya da bir leyleğin gagasındaki yeni doğmuş bir bebeğin ağlayışını duymak… Bazense…
-
! Buldum! Seviyorum ben sanatı. Evet ben sanatı seviyorum. Kesinlikle estetiği seviyorum ben! Gözlerimi yumup akıp akıp konuşmayı,
-
Bazen ardıma dönüp baktığımda “Ne yaptım ben?” diye sorguladığım zamanlar oluyor. Tek bir cevaba çıkıyor tüm düşündüklerim. Oyun oynuyorum ben sadece oyun! Bir çocuk masumiyetiyle kumdan kaleler yapmışım sahilin dibine. Yıkılacağını bile bile… Her bir insan bir kum tanesi koymuş…