Bakma bana öyle?
Niye kaşların çatık.
Kızma bana lütfen.
Hem deneyimlemeden öğrenemezdim ki,
Tecrübe etmeden asla bilemezdim.
Evet, evet! Kabul ediyorum, hatalar yaptım. Mükemmel hatalar yaptım. Hatta övündüğüm hatalarım var benim. Çok yanlışlar yaptım. Hayat, 3 yanlış 1 doğruyu götürüyor olsaydı ben çoktan eksilerdeydim adamım. “Peki ya düştün mü?” diye soruyorsan. Düşmemiş insana, insan mı derim dostum. Hem sen ne ara düşmeden yürümeye başladın ki. Aaa, tabi birde başarılarım oldu benim. Yanlışımın yanlış olduğunu anladığım an, işte o an, benim için bir başarıydı. Her fark ettiğim yanlışı, kendi kazancım sandım. Dostum! En kötüsü nedir bilir misin? Yaptığı yanlışları fark etmeyip onları doğru sanan insandır. Bu yüzden kendini daima hatasız görür. Ben ise bir itiraf yaptım. Hatalar yaptığımı söyledim ve gerektiği yerde özür de diledim. Hatalarıma takılmak yerine bu itirafı bile kazancım olarak cebime çoktan attım. En başta insanoğlu değil miyiz? Hepimiz ilk önce elmayı yemişiz. Maalesef elmayı yemeyen gelmiyor dünyaya. Asıl mesele nedir dostum bilir misin? Hani bir elma yemiştik. İşte o elmayı yedikten sonra bazımız “ben günahkar oldum” diye ağlamaya başladı, bazımız ise hemen “ama bana şeytan yedirdi, suç onda” diyerek her zamanki gibi birilerini suçladı, bazımız ise “ne güzel elmaymış be” diye elmanın tadını almaya baktı. İşte asıl mesele üçüncüsü olabilmek. Yani düştükten sonra tekrar kalkabilmek ve zevk alabilmek. Kişisel gelişim uzmanı falan değilim ben. Öyle cicili, bicili sözler de ezberlemedim. Size mükemmel olmanızı öğütlemiyorum. En başta bir şeyler öğütlemek benim haddim değil. Sadece bırakın hayatınızı yaşayın diyorum. Aaa, sakın yanlış anlaşılmasın. Size kasıtlı olarak hatalar, yanlışlar, günahlar yapın demiyorum. Sadece hayatı akışına bırakın. Düzgün ve ahlaklı bir insan olmaya bakın. Ama olurda nehirde yüzerken taşa çarparsanız bırakın gitsin, taşa takılmayın. Taşa takıldığınız sürece denize ulaşmanız vakit alacak. Deniz ise olabildiğince büyük, olabildiğince dingin.
İşte ne diyoruz?