Bugün “hassas” bir konuyu yazmaya çalışacağım… 2 aydır hayatımdaki önemli gelişmelerden dolayı yazı yazamadım. Yeni bir iş, şehir değişikliği ve sıfırdan ev eşyası almak gibi beni gülümseten bir döneme girdim. Hayatın o kadar ince esprileri var ki bundan tam 1 yıl önce zorluklar yaşarken 1 yıl sonra düşen yapraklar çok şükür tekrar yeşeriyor. Yorgun bir gülümseme, hoş ve güzel… Her neyse konumuz bu değil. Konumuz “hassas” bir konu. Konu “hassas” olduğu için biraz yanlış anlaşılmaya da açık bir konu. Umarım düşüncelerimi doğru bir şekilde anlatabilirim. O zaman başlayalım.
Son yıllarda çok fazla hassas ve kırılgan bir toplum olduğumuzu düşünüyorum. Basın ve sosyal medya sayesinde hayattaki çok acı gerçekler ile yüzleştik. Yazmaya bile çekindiğim bir sürü acı haber izledik yıllarca. Terör, siyaset, tecavüz, kriz vs. vs. Bu haberleri basın bize öyle bir servis etti ki bu problemleri yaşayan tek ülke biziz sandık. Ülkesinden nefret eden, tiksinen ve tek hedefi avrupaya kaçmak olan bir nesil yetiştirdik. Belki de bu tür negatif olaylar her zaman vardı ancak sosyal medya sayesinde daha çok gün yüzüne çıkmış da olabilir. Bu olaylar yüzünden pozitif gelişmelerin perdelendiği de ayrı bir gerçek. Peki neden bunları anlatıyorum? Bunun sonucu ne?
Tüm bunların sonucunda hassas bir toplum olduk. Aşağılık kompleksi yaşayan, özgüvensiz, aşırı kırılgan ve birbirine güvenmeyen bir topluma dönüştük. Zaten duygusal bir toplumduk. Ekstra duygusal olduk. Aşırı duygusallık çok zararlıdır. İnsanın aklı bulanıklaşır ve gerçeği göremez olur. Aşırı duygusal insanlar, önemsiz ayrıntıları fazla büyütür, geriye çekilir, özgüveni düşüktür ve çözüm üretemez. Bu yüzden üzerimizdeki bu aşırı hassas tutumu atmamız gerekiyor. Daha iyi anlaşılması açısından somut bir örnek ile açıklamak istiyorum. Sokakta gördüğüm sevimli çocuğa gülümseyip hediye veremiyorsam fazla hassaslaşmışız demektir. Yaşlı bir teyze, poşetlerinin taşınmasına izin vermiyorsa fazla tedirginiz demektir. Karşı cinsten yabancı birisine merhaba diyemiyorsak veya azınlık gruplarının hepsini vatan haini olarak görüyorsak ortada büyük bir yanlış var demektir.
Bir diğer konu olarak toplum yararına çalışan birçok sivil toplum kuruluşlarımız oluştu. Halkın farkındalığının artması açısında önemli çalışmalar yapıyorlar. Ancak maalesef bazıları bu konuda da aşırıya kaçabiliyor. Türkiye’deki çok büyük bir oranın iyi niyetli insanlar olduğunu düşünüyorum. Unutmuş olsak bile çok zengin bir kültürümüz var. Kötü niyetli insanların reklamı yapılıyor diye herkesi kötü niyetli sanmak da yanlış bir davranış. Önlemimiz alalım ancak aşırı hassaslığa ve duygusallığa doğru gitmeyelim. Tamamen saf duygular ile yardım etmek isteyip, “acaba yanlış anlaşılır mıyım?” diye düşünen çok fazla insan var. Biraz kalın duvarlarımızı kıralım. Hassas konularda isyan etmek yerine çözüm üretmeye çalışsak daha güzel olur. Basın yoluyla bu konularla karşılaşınca doğal olarak üzülebiliriz ancak acımak yerine destek olmaya çalışmamız gerektiğini düşünüyorum.
Sürekli somurtmayı bırakıp biraz da güvenmeyi öğrenmek dileğiyle :)
Bir hediye…
Bu konuyla alakalı olduğunu düşündüğüm bir resim buldum. Çok beğendim :) Aslan, aslanlığını yapıyor. Onun vazifesi saldırmak. Bu onun genlerinde var. Yalnız ceylanın duruşuna bakar mısınız? Ne kadar asil ve dik duruyor. Son ana kadar kafası dimdik ve kabullenmiş. Aslana kızabilir miyiz veya ceylana acıyabilir miyiz?
7 yorum
çok çok doğru yazdığın şey …. dikeni var diye gülü sevmekten vazgeçer mi insan ?… kalemine sağlık yeni hayat yolculuğunda başarılar
Bunlar çok beylik laflar. Bahsettiğin şeylerin herbiri birer sorun ancak, sadece konuşarak ve bu konunu işaret edilerek çözülecek sorunlar değil. Dünya toplumları hızla değişiyor, Dünya hızla değişiyor, kuralları hızla değişiyor. Bu değişimlerle insanların değer yapıları ve vicdan muhasebeleri de değişiyor. Etmeyin eylemeyin demek çözüm getirmiyor.
Sosyal medyanın oluşması, yayın organlarının gelişmesi ve bizim kötü olaylardan daha çok haberdar olmamız, bu olayların yaşandığı gerçeğini değiştirmiyor. Ceylanın asil durması ya da debelenmesi ölecek olduğu gerçeğini değiştirmediği gibi.
Yeni gelişmelerinin yolculuğunda iyi şansalar dilerim.
Not: Aslan değil, çita :)
“ Başka bir yerde insana rastlayamazsınız. Yalnızca gezegenimizde vardır insan. Bu küçücük gezegenimizde. Nadir ama tehlikeli bir türüz. Kozmik perspektifte, her birimiz çok değerliyiz. Eğer bir insanın sizinle aynı fikri paylaşmadığını fark ederseniz, aldırmayın, bırakınız bu gezegende yaşamaya devam etsin. Unutmayın, yüz milyar galaksiyi gezip de tek bir insan bile bulamayabiliriz.”
Ne güzel demiş Carl Sagan. Keşke aynı kültürü, dili, dini paylaşan sayılı insanlar olduğumuzu görebilsek.
Çok doğru bir yazı okudukça üzülüyor insan
Güzel bir yazı olmuş. Ülkemiz için ben de çok endişeliyim. Umarım güzel yarınlara ulaşırız. Başarılar dilerim
Kalemine sağlık. Hiç bir zaman insanın insanı öldürmesine ve kötülük düşünmesine anlam veremedim nedendir bu öfke kin. Keşke güç para gibi şeyler olmasa
Emeginize saglık güzel günlere inşallah….