Her zaman söylerim; her fikrin alıcısı bulunur, siz yeter ki doğru yere pazar kurun. Ancak bu fikirlerinizin doğru olduğu anlamına da gelmez, yanlış olduğunu da göstermez.
Hayatın en büyük aldatmacısından biri de budur zaten. Etrafımızda bizi seven, saygı duyan hatta alkışlayan çok fazla insan olabilir. Bu alkışlamalar sizin doğru yerde pazar açtığınızı gösterir. Fikirlerinizin doğru olduğunu göstermez. Biz ise yanılgıya düşüp “fikirlerimi onaylayan çok fazla insan var” diye düşünüp fikirlerimizi mutlak doğru olarak kabul ederiz. Üstüne birde kibir tabi. “Ben doğruyum, diğerleri yanlış. Ben, ben, ben…” En felaketi de bu zaten. Ancak kendi pazarımızdan çıkıp başka pazarlara da girdiğimiz zaman aslında bizi sevmeyen, hatta fikirlerimize tam olarak karşı çıkan fikirlerin de olduğunu görürüz. O kendi fikrini savunur, biz ise kendi fikirlerimizi. Böyle iddialaşmalar ile kavgaya kadar gider. Ne acayip :)
Bunun nasıl farkettiğimi de anlatmak istiyordum. İsim vermeden söyleyeceğim. Bir adam var. Bu adam kendi televizyon kanalında çok farklı davranış ve fikirler sergiliyor. Benim düşüncelerime taban tabana zıt. Çok garip geldi. Biraz araştırdım. Baya baya gerçekten bu adamı seven yüzlerce insan varmış. Anlayamıyorum! İnsanlar bu adamı nasıl takip edebiliyor. Aklım almıyor. Sonra oturdum düşündüm.
“Ceyhun bu adam mı doğru? Sen mi doğrusun? Onu seven ve alkışlayan yüzlerce insan var. Senin etrafında bu kadar insan yok. Yoksa ben mi yanlışım?”
Biraz düşündükten sonra ilk paragrafta yazdıklarımı buldum. Düşünceleriniz çok absürt ve saçmasapan olabilir. Eğer sizin gibi insanları bulup onlara düşüncelerinizi açıkladığınızda onlar sizi kabul edecektir. Ancak düşünceleri yanlış. Bu onun çevresini etkilemiyor. İnsanlar aynı kafada olduğu insanlar ile beraber olur. O kafanın doğru veya yanlış olmadığına bakmaz. Birde bunun diğer yüzü var. Yani düşüncelerinizi kabul görmediği ortamlar. Çok doğru düşünceleriniz olabilir. Ancak yanlış yerde pazar kurduğunuz için insanlar sizi umursamayıp yargılayabilir. Umudunuzu kaybetmeyin. Yerinizi değiştirin, sizi anlayan ve saygı duyan insanları da bulacaksınız.
Kısacası fikirlerimizin kıstası çevremiz değil, kendi içimiz olmalı.
Şimdi… Biraz daha derinlere…
Peki neydi o zaman bizi doğru yapan? Fikirlerimizi doğru yapan…
Aslında hiçbir şey 🙂En başından beri doğru veya yanlışın olmadığını sadece çeşitliliğin ve farklı renklerin olduğunu kavrayabilirsek, fikirlerimiz ve algımız değişebilir. Aksi taktirde 1-0, açık-kapalı, doğru-yanlış şeklinde düşünürsek hayat çok düz bir renk olacak. Ayrıca bu zıtlıklar ayrışma, kavga ve devamında bölünmeyi getirecek. Halbuki dünya böyle bir yer değil. Onlarca ülke var ve hepsinin kendine özgü kültürü var. Tek doğru bizimki diğerleri yanlış mı? O zaman bu da kibre giriyor. Bakın işte tüm anlaşmazlıklar bu noktada başlıyor. Bu algıyı değiştirince ortada bir sorun kalmıyor.
Ancak tabi ki şu var; bizim doğrumuz bize doğru, başkasına yanlış. Başkasının doğrusu ise bize yanlış. Doğru dediğimiz şeyleri ise genellikle yaşadığımız coğrafya belirliyor. Ben bu coğrafyanın değer yargılarından sorumluyum. Başkasının coğrafyasından değil. Yukarıdan bakıldığında her coğrafya kendi doğrusunu yaşıyor. Ortada bir sorun yok. Aşağıya inince farklı coğrafyaların değer yargıları aklımızı karıştırıyor. Yalnız bu pasif kalmak anlamına gelmiyor. Kendi değer yargılarımı koruyacağım ve savunacağım. Gerekirse bu coğrafyanın da doğrularını da savunacağım. Ancak farklı düşüncelerinde dünyaya renk kattığını bilerek, onlara saygı ve nezaket çerçevesinde doğrularımı savunacağım.
Sevgiler :)
7 yorum
Güzel bir makale, teşekkürler.
Paylaşımınız oldukça güzel fakat biraz okuyucu için sade kalmış. Daha etkili görsel kılarsanız eminim daha güzel yerlere geleceksiniz :).
Düşünce tarzınız güzel. Fikirlerin doğru veya yanlış olarak kategorize edilebileceğine inanmıyorum ben de. Fakat benim başka bir kıstasım var bu konuda. “Başkasının yaşamına veya yaşam tarzına zarar vermeyen fikir kabul edilebilir yalnızca.” Çünkü fikirler özünde subjektiftir. Kimsenin düşüncesine, başkasına zarar vermediği sürece, yanlış denilebileceğini düşünmüyorum o yüzden.
Yanlış yere pazar açmakla ilgili de şunu düşünüyorum ben, karşımızdaki düşüncenin yıkıcılığı yani verdiği zarar yüzünden yanlış olduğunu kabul edersek yani: “İnsanın azınlıkta olması, tek kişilik bir azınlık olması bile, deli olduğu anlamına gelmiyordu. Bir doğru vardı, bir de doğru olmayan; doğruya sarıldığın zaman, tüm dünyayı karşına bile alsan, deli olmuyordun.”
Yazı için teşekkürler. :)
Güzel bir makale.
Halk arasında bir söz vardır “mal alıcısına satılır” diye. Yani fikrinizi doğru kişilere açar ve sunarsanız bir alıcı bulunacaktır. Tabi her fikir bir değere sahiptir de diyemeyiz ya da alıcı bulacağına garanti verilemez. Çöp fikir olmadığı sürece doğru pazarlama doğru bir alış veriş getirecektir.
Konu güzel olmuş. Ancak mevzubahis keşke fikirleri tokuşturmak olsa. İnsanlarımız bir fikre inanıyor, sonra sistemi kapatıyor
Gayet güzel bir yazı olmuş ellerinize sağlık