Aklı Selim Olmak

tarafından Ceyhun Özdemir

Zeka ve akıl farklı şeyler. Önceden sadece IQ olarak algıladığımız zeka, ölçülebilir bir şeydi. IQ’ya en basit hali ile hızlı olarak analitik düşünebilme becerisi diyebiliriz. Ancak zekayı ölçmek için IQ’nun tek başına yetersiz olduğunu yeni yeni anladık ve duygusal zeka(EQ) gibi farklı beceriler de ekledik. Ancak tabii ki IQ en önemlisiydi. Çünkü bu hız ve haz çağında en önemli şeylerden birisi adı hız. İnsanlık tarihinin en büyük nüfusu yaşıyor ve önemli işler için bir eleme yapılması gerekiyor. En belirgin eleme yöntemi üniversite sınavları. Üniversite sınavlarının en önemli faktörü ise süre. Kısacası IQ bir nevi başarıyı getirdi. IQ’su yüksek insanların yükseldiğini gördük. Ancak tarihin her dönemin bu şekilde değildi. IQ sadece zekanın bir parçası. Zeka ise aklın bir parçası. İç içe kümeler şeklinde düşünüyorum.

Akıl kesinlikle çok önemli bir melekemiz. Sanki karşısında ise nefs melekemiz var. Erkek ve kadın gibi. Nitekim erkek aklı, kadın ise nefsi temsil eder. Sanılanın aksine akıl ne iyi, nefs ise ne de kötü bir şeydir. İkisinin de dereceleri var ise yargılamadan düşünebiliriz. Nefs terbiyesi bu kadar önemliyken aklın olgun olması gerektiğini sanırım biraz kaçırıyoruz. İyilikler genellikle düşünmeden yapılırken, kötülükler hep planlı ve kurgulu şekilde düşünülerek yapılıyor. İnsanoğlunun en büyük felaketlerinin arkasında büyük beyinler, yüksek zekalar ve karmaşık düşünceler vardır. Atom bombasını yapan bilim adamı ve soykırımları yapan siyasetçilerin ortak bir noktası var. Hepsi çok zeki insanlar. Bir önceki yazımda bu çağda hepimizin bilgili ama cahil olduğumuzdan bahsetmiştim. Aynı şeyi bu yazıda da tekrarlamak istiyorum. Bu çağın insanı çok zeki ama maalesef akıllı değil. Belki de insanlık tarihinin en yüksek IQ’larını yaşıyoruz. Ancak 24 saatinin 3 saatini sosyal medyada reels kaydırarak geçiren beyni uyuşmuş aptallarız da. İşte bu yüzden akıl melekemizi daha yakından tanımamız gerektiğini düşünüyorum. Peki nasıl?

Aklı selim olmak ile şunu bahsediyorum; aklımızı kullanarak olgun bir şekilde düşünmek ve davranmak. Düşüncenin de ötesinde olaylar karşısında en uygun ve doğru şekilde davranmak. Kendimizi nasıl ölçebiliriz? İşte en kritik soru bu. Nitekim bu yazı aslında bu sorudan yola çıkılarak yazıldı. Aklımızın derecesini nasıl anlarız?

Çok hızlı gelişen ve çok yoğun duygu ve düşünceler açığa çıkaran olaylar var diyelim. Bunlara kısaca kriz anları diyoruz. 6 Şubat tarihinde ülkece çok ciddi bir krizden geçtik. 11 ili etkileyen ve binlerce insanımızı kaybettiğimiz bir deprem felaketini yaşadık. Ülke ve bizler için büyük bir travma ve büyük bir kriz… İşte böyle kritik zamanlardan bizim aklımız devreye giriyor veya devreden çıkıyor. Bir tür tutukluk yaşıyoruz. Hz. Mevlana, depremin peygamber gibi olduğunu ve insanın içini dışına çıkaracağından söz ediyor. Gerçekten de öyle oldu. Depremden öncesine göre kendimi şimdi daha iyi tanıyorum. Deprem sürecindeki izlenimlerimi kısaca paylaşmak isterim.

2 temel grup oluştu. Bir grupta hiçbir düşünce yok. Sadece nasıl hizmet edebilirim? şeklinde yardıma koştular. Özellikle ilk hafta boyunca inanılmaz birlik ve beraberlik ortamı oluştu. Sürekli bir üretim ve çözüm amacıyla krize yaklaştılar. Diğer grup ise sadece şikayet etti. Hiçbir çözüm önerisi yok. Sadece düşünüyor, sürekli düşünüyor, konuşuyor ve şikayet ediyor.

Ben ise ikisinin arasındaydım. Kendi sınavını verdim bu süreçte. Bazen çoşkundum, bazen sessizdim. Elimden geldiğince gayret ettim. Daha çok yolum var ancak epey şey öğrendim. Aslında çoğumuz iki kutubun arasında gidip geldik. İşte aklımızın derecesini bu tür kriz anlarında görüyoruz. Aklı selim olanlar sadece hizmet etti. Ancak bunu da en uygun şekilde kimseyi incitmeden en doğru yol ile yaptı. Böyle bir akıl karşısında diğer akılların bilmem bir önemi olur mu?

Aklı selim olma yolundayız. Henüz ulaşmadık. Ulaşamamış olanlara bir tavsiyem var. Aslında bu süreç sonunda kendime olan bir tavsiyemdir. Çevrenizde bir taraftan acıyı görüp ve hissedip diğer taraftan sakin bir şekilde mantığa uygun, gayet akıllı çözümler üretebilen insanlar olsun. Kısacası yakınınızda aklı selim insanlar bulundurun. En az deprem çantası kadar önemli. Çünkü kriz anında aklınızı kaybettiğinizde sizi yatıştırır ve aklınızı geri getirir. İnanın bu insanların varlığı milyon dolarınızın olmasından çok daha büyük bir zenginlik. Sadece doğal afet bakımından düşünmeyelim. İş hayatından basit bir örnek verelim. Kriz anında aklı selim şekilde davranmayarak yanlış kararlar sonucunda 1 dakikada tüm servetinizi kaybedebilirsiniz. Ancak yanınızda akıl danışabileceğiniz biri varsa sizin aklınızı da korur sizin servetinizi de korur. Böylelikle krizi yönetmek kazanmaktan daha önemlidir. Bunun da tek yolu aklı selim olmak. Olamıyorsak bile etrafınızda böyle biri bulundurun derim. 

Gevezelik ettim. Farkındayım. Sözü uzatmamak lazım. Kişisel tecrübelerime dayanarak kendime bir tavsiyem daha var. Kısacık ömrümde birçok kriz anları yaşadım. Doğru veya yanlış birçok tepki verdim. Verdiğim tepkilere bakarak şunu söylüyorum;

Kriz anında konuşmaktan çok, susmakta yarar var.

5 yorum

fahri sarrafoğlu 28 Mart 2023 - 00:21

Kısacası yakınınızda aklı selim insanlar bulundurun

Cevapla
Anonim 28 Mart 2023 - 10:57

Gönlüne sağlık.

Cevapla
Hale 1 Temmuz 2023 - 12:18

Kesinlikle,çok haklısın….Ve çok iyi anlatmışsın.Fakat aklı selim insanlarla karşılaşabilmek büyük nimet.

Cevapla
Anonim 13 Kasım 2023 - 20:28

selam dostum

Cevapla
Fatih demir 13 Kasım 2023 - 20:41

yazınız Harika çok beğendim :)

Cevapla

Yorum Yaz

Diğer Yazılar