Sayılar bizi hep aldattı dostum, sayılar bizi hep aldattı!
2’yi 1’den büyük gördük, 3’ü 2’yle karşılaştırdık ama hepsinin aslında 1’in tekrarı olduğunu unuttuk. Biz ise sadece bu tekrarlara anlam yükledik. 2’yi 1’den bağımsız sandık hâlbuki tüm işlemlerin cevabı 1’e çıkıyordu. Bizden istenen tek şey işlemin cevabının ne kadar 1 olduğuydu. Unuttuk!
Aldatıldık dostum, aldatıldık. Bu sayılar bizi hep aldattı!
Bu sayılar uğruna hep en iyi okul, en iyi iş hatta en iyi eşi seçmek istedik. Cebimizdeki 1’ler ne kadar fazlaysa o kadar mutlu olacağımıza inandırıldık. Kısacası hep geleceği yatırım yaptık dostum, bir kendimize yatırım yapmadık ama o gelecek hiç gelmedi. Zaten adı üstünde o gelecek, hep gelecekti. Takım elbise giyen yöneticiyle tulum giyen işçiyi karşılaştırdık. Ne var birisi rezidansta yaşıyorsa diğer apartmanda yaşamasın! Sonuçta ikisi de barınma ihtiyacını karşılamıyor mu, ikisi de yaşamıyor mu? Az önce dedim ya cebimiz ne kadar kabarıksa o kadar mutlu olacağız sandık. Hâlbuki ne iş yaptığımızın ya da ne kadar kazandığımızın önemi yoktu. Sadece işini ne kadar düzgün yaptığının önemi vardı. Herkes cebindeki 1’leri sayacağına evrensel bilinçle işini yapsaydı hem toplum hem de insanlar zaten kendiliğinden kalkınırdı. Hizmetli misin? İnsanların daha üretken olması için gereken ortamı sağla. Mühendis misin? İnsanlığın gelişmesi için daha fazla üret. Yönetici misin? İnsanları iyiliğe yönelt. Olaylara böyle bakınca ön yargılar, eleştiriler, hürmetsizlikler hepsi ortadan kalkıyordu. Herkes insanlığın daha ileriye gitmesi için kendisine düşen vazifesini yapıyordu. Hepsi sadece bu!
Dostum biz şekiller ile aldatıldık. Kafamızda 2 ile 1’i çoktan ayırmıştık. Bu yüzden insanları kafamızda sınıflandırdık. Maddi seviyelere ve makamlara takıldık. Herkes 2’yi 3’ü bırakıp şu anki vazifesini en iyi şekilde yapmaya çalışsaydı zaten mutlu olacaktı. Yoksa he 4 olmuşun ha 5! İkisi de 1’in tekrarı. İkisi de aynı. Hatta ne kadar fazla tekrar, o kadar fazla insanın aklını karıştırır.