Çok fazla anlam yüklüyoruz. Hemen hemen her şeye. Sonra o yüklediğimiz anlamlar duyguya dönüşüyor. Duygular ise yavaş yavaş karakterimizi şekillendiriyor. Halbuki hakikati bilmiyoruz. Bilmediğimiz bir şey üzerinden üstümüze vazife olmadan yorumlar yapıyoruz. Kocaman bir sarmalın içine düşüyoruz. Sonra işin içinden çık çıkabilirsen. Hızlı bir giriş olduysa örnekler ile konumuzu açalım.
Yanından geçerken selamımızı almayan bir arkadaşımızı düşünelim. Eyvah! Aklında bir sürü kuruntu. Küs mü, üzgün mü, görmedi mi ve daha bir sürü şey… Cevabını bilemeyeceğin bomboş sorular. Üstelik birçok şey ihtimal dahilinde. Küstüğünü düşünebilirsin ancak seni görmemiş olabilir veya tam tersi. Bir sürü olasılık var. Eğer benim yanlış bir davranışım olmadıysa bilmediğim bir şey üzerinden ben kendimi neden yoruyorum!?
Bu en basit örnekti. Eğer genişletecek olursak sokakta karşılaştığımız bir dilenciye karşı acıma duygusu da bir anlam yüklemedir. Açıkcası tüm hayatımız kocaman bir anlam yükleme üzerine kurulu. Hiçbir şeye anlam yüklemiyor olursak sanırım ağzımızdan ve aklımızdan tek kelime çıkmaması gerekir. Mutlak sıfırda ve boş… Belki o zaman hakikati biraz olsun sezebiliriz.
Tabii bu kadar uç noktalarda yaşamaktan bahsetmiyorum ancak en azından diğer insanlar hakkında yargılı olmanın ne kadar boş olduğunu anlatmak istiyorum. Hiç kimseyi tamamen tanımamıza olanak yok. Etrafımızdaki insanları aklımız ile biz yaratıyoruz. İş arkadaşımızın sadece iş hayatını biliyoruz. İş hayatındaki davranışları onun gerçekten o olduğunu asla göstermez. Ev ortamında bambaşka birine dönüşebilir. Hatta eşinizi bile yüzde yüz tanıyamazsınız. Çünkü onun geçmişinin her ayrıntısını bilmiyorsunuz. Çok iyi tanıdığınızı sandığınız dostunuz bile bir sürü sonra zaman faktöründen başka bir kişiye dönüşecek. Bu sebeplerden ötürü insanlar olaylara farklı tepkiler verebilir ve bu verdiği tepkiler onun gerçekten o olduğunu asla göstermez. Yüklediğimiz anlamlar sadece bizim uydurduklarımızdır. Bu düşüncelerimden dolayı kişileri analiz etmenin pek de mümkün olacağını düşünmüyorum. Bu sebeple psikoloji gibi bilim dallarını henüz emekleme aşamasında olduğunu görüyorum.
Twitter’da sıklıkla karşılaştığım bir tepki var. Egoist bir söz olsa da aslında çok doğru bir söz. Şöyle ki, biri sizi yargıladığında (neden böyle yaptın, niye onu seçtin gibi) şunu söylüyorlar. “Ben öyle uygun gördüm.” Ne kadar net. İnsanların seçimleri ve kim oldukları hakkında niye bu kadar fazla ilgiliyiz!? O, onun hayatı ve o öyle uygun görmüş. Bu dünyada hepimiz yalnızız ve kimseyi tanımıyoruz. Hepimizin kendi dünyaları var. Arada bir yollarımız kesişiyor. Hepsi bu.
Fazla karmaşık cümleler kurmuş olabilirim. Daha basite indirgemek gerekiyor. Çünkü karmaşık düşünceleri pek sevmem. Hakikati basitin içinde ararım. Esasen tüm dünya algımız kocaman bir yanılsama. Gerçek ise bambaşka. Anlamlarımız aslında anlamsız. Sadece bunu anlatmaya çalıştım.
Ayrıca ne gariptir ki, anlamını bulabilmek için anlamı kaybetmek gerekir.
Hepsi bir garip kendime.
4 yorum
Bu dünya sistemi bizi hep kalıplara sokmaya zorlayıp, etiketlerle gezmemizi istiyor. Sürekli bir manipülasyona uğruyor, farketmeden, anda kalmadan otomatik pilotta hareket ediyoruz. Dolayısıyla illüzyonun içinde illüzyon şeklinde yaşayıp bu perdeli gözlerle birçok hayat düz çizgi şeklinde gelip geçiyor. Ondan duyguların bizi yönetmesi ve bunların anlamlarının da ötesinde gerçekten yaşıyor muyuz?, yaşıyor olmak nedir? buna bakmak gerektiğini düşünüyorum. Çoğu insan ölümden korkuyor. Aslında bunun da altında hayatı yaşayamamaktan gelen bir korku var. Bu bahsettiğiniz boş anlam yüklemeleriyle de ruhumuzu rahatsız ediyoruz. Halbuki Cemalnur Hoca’nın da sık sık bahsettiği gibi iç kuvvetlerimizin nefsimizin elinde olup olmadığına bakmalıyız. Nefsimizin farkında oldukça yavaş yavaş yüklediğimiz anlamlar, duygularımız ve davranışlarımız değişmeye başlıyor. Böylelikle ruhumuzun sesini duymaya ve hayata baktığımız puslu gözler yavaş yavaş azalıp çikolata, kurabiye yani tatlı olmaya başlıyor diye düşünüyorum. (っ˘ڡ˘ς)
Yazınız ve derinliğiniz hoşuma gitti. Ruhuma dokundu. (ღ˘⌣˘ღ) Teşekkür ederim. ٩(◕‿◕)۶ Genç, yaşıtlarımla bu tarz konuları konuşmayı bırakın özüne yolculuk eden dost kapısında olanları bulmak zor. (ಥ﹏ಥ)
Anonim olduğunuz için aslında sizi tanımıyorum. Ancak yazınızda geçen bir isimden dolayı gülümsedim. Ben mesajımı aldım. Değer kattınız. Teşekkür ederim.
Kendimden izler buldum her satırında. Anlam yükleyemediğim içimdeki çelişkilere cevap bulduğumdan mıdır yoksa bazı duygularımın en güzel ifadeleriyle karşılaştığımdan mıdır bilmem son satırına kadar kalbim hızla çarptı.
Şu sözünüz çok aklımda kaldı ” anlamını bulabilmek için anlamı kaybetmek gerekir”.
Ama keşke kaybetmeden de anlamını bulabilseydik.