Türkiye gündemi yine bildiniz gibi. Hatta son aylarda bildiğinizden daha da çirkin. Her gün ayrı bir problem, su yüzüne çıkıyor. Doğa ise su yüzünde biriken bu çirkinlikleri müsilaj ile adeta gözümüze sokuyor. Ancak tabii ki görene, köre ne… Gelin beraber görelim.
Size gündemi değil ama gündemin bizi nasıl zehirlediğini bahsetmek isterim. Normlarımızı nasıl değiştirdiğini, her geçen gün artan daha fazla çirkinlik sebebiyle küçük çirkinlikleri nasıl normal kabul etmeye başladığımızı anlatmak isterim. Tüm bunların sonucunda toplumdaki ahlaki çöküşün nasıl başladığını belki bir nebze olsun beraber göreceğiz. Bu kitleye katılmamak için ben bir takım önlemler almaya başladım. Sizlere de bunlardan son paragrafta bahsedeceğim.
Öncelikle bu farkındalığım nasıl oluşmaya başladı?
Gündemi sürekli takip eden biri olarak kendimde bu zehri hissetmeye başladım. Düşündüm, uzun uzun düşündüm. Aslında sadece Türkiye gündeminden bahsetmiyorum. Bunun içerisinde basın dünyasının yaptığı manipülatif haberler ve sosyal medyadaki ergen düşünceler de var. Üstelik okuduğu her habere inanmayan biriyimdir. Ancak inanmasam bile bu tür provokasyonlara çok fazla maruz kalınca kendimde negatif düşünceler gelişmeye başladığını farkettim. Medya dediğimiz şey, bizi içten içe zehirliyor. Üstelik bunu farketmiyoruz. Sonra bir bakmışız ki, çok daha keskin ve radikal düşüncelere sahip biri olmuşuz. Üstelik karşı cepheyi düşman kabul etmekle beraber kınadığımız trollerin aynısı olmuşuz. Troll olduktan sonra Twitter bataklığından çık çıkabilirsen…
Nasıl olduğunu anlamadan önce kendime bazı sorular sordum;
- Gündemdeki bu çirkinlikler hep mi vardı da sosyal medya sayesinde daha görünür olmaya başladı?
- Gerçekten sadece Türkiye’de mi bu problemler yaşanıyor? Avrupa ülkeleri hayalimizdeki gibi sorunsuz mu yoksa öyle mi lanse ediliyor?
- Güzel olan hiç mi haber yok? Basın bilerek mi kaostan besleniyor?
- Bu haberlerin bana faydası ne? Bunları bilmek zorunda mıyım?
- Haberler de bir çeşit dedikodu değil mi? Ülkeyi kurtarmıyoruz, dedikoduyu seviyoruz.
Belki sizin de aklınıza benzer sorular gelecektir. Ancak bu soruların cevaplarını bilmemize olanak yok. Geçmiş ile karşılaştıramam çünkü geçmişi tamamen kimse bilemez. Diğer ülkeleri de tamamen analiz etmenin olanağı yok. Güzel haberler tabii ki var. Ancak basın için önemli olan haber değil, reyting yani reklam geliri.
Sözün kısası; medya o kadar manipülatif ki gerçeği asla medyadan bilemeyiz. Hatta bu konuda ünlü bir haber vardır. Papa, New York’a gider. Etrafını saran gazeteciler “Genelevi de ziyaret edecek misiniz?” diye sorar. Papa ise şaşırır ve “New York’ta genelev mi var?” diye yanıtlar. Ertesi gün gazete manşetlerinde “Papa iner inmez ‘New York’ta genelev var mı?’ diye sordu” İşte tam olarak manipülasyon bu şekilde yapılıyor. Haber doğru ama içerik yanlış :) Günümüzde ise bunu yapmak çok çok kolay. Videolar ve metinler kesilip biçiliyor. Ayrıca yukarıdaki soruların cevaplarını bilemiyiz. Bilsek de bizi bir sonuca götürmez. Önemli olan soru şu olmalıydı;
Gündemdeki haberler doğru mu?
Bu soru sayesinde istediğim sonuca ulaştım. Gördüm ki aslında biz haber değil, iddia okuyoruz. Her yerde ve herkes için ortalıkta iddialar dolaşıyor. Evet bazıların kanıtı var ancak çoğunun doğru olup olmadığını bilmiyoruz. Doğruluğunu da biz değil, gazeteciler araştırmalı. Üstelik artık manipülasyon üretmek eskisiden çok çok daha kolay. Sosyal medya gerçeği var. Herhangi bir insan için sahte bir resim ve çirkin iddialarla dolu bir metin hazırlayın. Bu gönderiyi ise ünlü birisi paylaşsın ve göreceksiniz ki gündemi sizin yazdığınız iftiranız belirlemiş olacak. Bu kadar basit ve bu Türkiye’de bu sürekli yapılıyor. Doğruluğunu bilmediğimiz haberi etrafımıza yayıyoruz. Bu çok tehlikeli.
Ayrıca şunu farkettim. Gündemdeki maddelerin çirkinliği her geçen gün bir üst seviyeye çıkarılıyor. Belki de bu bilinçli olarak servis ediliyor. Gerçekten doğru olabilir veya yanlış. Ancak en büyük tehlike şu ki, her seferinde öğrendiğimiz çirkinliklere artık şaşırmamaya ve tepki vermemeye başlıyoruz. Bir önce gündemi ise yavaş yavaş normalleştiriyoruz. Çirkin olan bir şeyin, çirkin olarak görülmemeye başlanınca işte o zaman ahlaki olarak aşağıya doğru çekilmiş oluyoruz. Sosyal medya sayesinde ahlaki normlarımız daha aşağıya çekildi. Hem cahil, hem radikal, hem cesur bir kesim yetişiyor. Her iki grup için de böyle. Gündemin içerisinde heba olup gidiyoruz. Özellikle biz gençler. İşte bu beni endişelendiriyor.
Peki ne yapmalı?
Sanırım biraz medyadan uzaklaşmalı. Özellikle sosyal medyadan, kanallardan ve haber sitelerinden. Ayrıca her gündemi anında öğrenmek zorunda da değiliz. Gündemi takip etmeyince hayatınız çok da fazla değişmiyor. Herkesin bir adım ileride olduğu bu dönemde, bir adım geride durabilmek bizi temizleyebilir.
Çağın gerisinde kalmak değil bu. Bir çöküşe karşı direnmekten bahsediyorum.
5 yorum
Selâm, belirli standart bir gündem var tekrar ediyor. Bazı haberler ki hiç değişmiyor. Ermeni sorunu mesela, yada Ege de Yunanistan krizi bunlar devamlı ve düzenli sofraya geliyor. Haksız mıyım?
Bence medya gerçekleri çok yayınlayamıyor yada istemiyor yayınlamak aynı alışa gelmiş haberlerin değişik versiyonları hep önümüze geliyor siyasi kavga hep var artık sıkıldım aynı siyasi insanlardan artık herşey kurmaca geliyor banada..Gerçek gündem değil kimsenin amacı hep sömürü kaygı panik korku yükleniyor
Yandaş medya mantığından kurtulmamız gerekli bir an önce. Neye güveneceğimizi inanacağımızı şaşırdık.
Psikolog tavsiyesi de bu özellikle de anksiyeteye musait benim gibilere… ender haber izliyorum sırf bu yüzden …
Gündemi anlık takip etmeyi 4 yıl önce bıraktım, bıraktığımda fark ettim ki haber izlemek, sosyal medyada anlık takip yapmak insanı şu dönemlerde psikolojik olarak yoruyor gibi geldi.
Büyüklerimiz bize miras olarak bıraktığı durum bu ilerde biz torunlarımıza neler bırakacağız? Genç yaşımda kendimden geçip torunuma kadar zamanla uğraşılsa düzelir mi diye düşünmeye başladım.
Sanırım insan biraz da umudunu kaybediyor.
(Mesleğimden dolayı şunu bilirim ki medya gerçeği yansıtmaz, medya sana içeriği pazarlayıp satma derdinde o yüzden ne kadar güvenilir olabilir, takibe değer mi? Bence kesinlikle hayır.)