30’a 4 ay kala, 2025’e 2 gün kala.
10 yıldır blog yazıyorum. Aslında yazmayı planlamamıştım. Blog maceram gönlüme düşen bir şiir ile başladı. Sonra kendiliğinden ilerledi gitti. Şöhret istemedim. Bu sebeple sosyal medyada takipçim yok. Sadece e-mail ile kayıtlı küçük bir takipçi grubum var. Küçük olmasına rağmen bu blog sayesinde çok güzel insanlar ile tanıştım. Bana birçok kapı açtı. Hatta okul kitaplarına bile girdi. Memnunum ve mutluyum. Teşekkür ediyorum.
Dolu dolu geçen bir 10 yıl. Muazzam. Acısı ve tatlısı ile. Sadece tatlı olsaydı bu kadar memnun olmayabilirdim. 20-30 yaş arası benim için çok özel. İlk yıllarda savaştım. Son yıllarımda refaha erdim. Çok şükür.
Bu yıllardaki maceralarımdan bazılarını blogda paylaştım. Şimdi ise bir iç muhasebesi yapıyorum. Geçmiş yazılarımı tekrar okudum. Üniversite yıllarımdaki o çoşkun halimi… Okudukça gülümsedim :)
2018’de cahilliğim adında bir yazı yazmışım. Geçmiş yıllardaki cahilliğimi anlatmışım ve demişim ki “Büyük ihtimal 1 sene sonra, bugünkü durumum hakkında ne kadar cahilmişim diyeceğim”
1 değil, 6 yıl geçti. Gördüm ki üniversite yıllarımda ne kadar çok cahilmişim. Şimdi yeni yeni görebiliyorum. Birçok yazıyı kaldırdım. Yarıdan fazla yazıyı sildim. Özellikle şiirleri. Duygusallık kokan yazıları törpüledim. İddialı kelimeleri sildim. Yalnız bazı yazılar benim için hâlâ özel. Bana bugün bile bir şeyler öğretiyor. Onları çok değerli buluyorum ve pişirmeye devam ediyorum.
İşte bunca gevezelik… Bazısı zihinden, bazısı gönülden.
Bizim kavgamız zihnimiz ile. Arka planda sürekli konuşan, şikayet eden, gelecekte yaşayan, her olaya sebep arayan, sorgulayan ve yargılayan düşünceler… Düşüncenin kendisi.
Halbuki tamamen saf bir iyilik yapacağınız zaman hiç düşünmeden ayağa kalkar, iyiliği yapar ve devam edersiniz. Saflığın içerisinde ses yoktur. Sadece olmak vardır. Ancak bir kötülük yapacağınız zaman onu en ince ayrıntısına kadar kurgulayıp düşünürsünüz.
Biz ki zihnimiz ile tüm bu medeniyeti kurduk. Gerekliydi. Ancak bunca zenginlik ve güzellik bizim gönlümüzü tatmin etmedi. Şekiller değişti ama şu kalbin içerisinde hep bir şeyler eksik kaldı. İşte bu blog, en başından beri eksik kalan o noktaya dokunmaya çalıştı.
Bilmiyorum, şimdi ise kelimeler bitiyor. Susuyorum. Kelimeler ile sadece hakikatin dedikodusu yapıyoruz. Simgeler ile onu indirgiyoruz. Onu hem anlatıyor ama hem de anlatamıyoruz da.
Benim için 30 yaş ile beraber gelecek yeni bir dönem var. Umarım artık olgunlaşırım. Zihnimin değil, gönlümün sesini duyacağım bir dönem diliyorum.
Dünya için ise yeni bir döneme girdiğimize inanıyorum. Her mânânın yavaş yavaş açıldığı bir kemâl devrindeyiz. Ne var ki böyle celâl dönemlerinde iyi ve kötü birbirinden daha fazla ayrışır. Zorluklar yaşanır. Biz ki iyiliğe meyilli sıradan insanlar olarak en azından dilimizden şikayeti terk edersek korunacağımızı inanıyorum. Biraz olsun, sessizlik. Biraz olsun, her gelene kabul. İyiliğe meyilli sıradan insanlar olarak birleşelim.