Herhangi bir yerde keşfedilmemiş bir altın madeni olduğunu düşünelim. Üzerinde ise binbir türlü yaşam olsun. Dağlarıyla, ovalarıyla ve endemik bitkileriyle yaşamı olan. Ceylanlar dereden su içsin. Kurtlar onları avlamaya çalışsın. Ayılar ise bal kovanlarına tırmansın. Böğürtlenler ve çilekler çiçek açsın. Cennet gibi bir ortam. Yalnız bu doğanın içinde bir cevher yatıyor. Altın! Yüzyıllarca saklı kalmış. Zaten içindeki cevheri saklı tuttuğu için yeryüzünde cenneti bulmuş.
Sonrasında o doğaya bir maden şirketinin geldiğini ve altını keşfettiğini düşünün. Olabilecekleri tahmin edebiliyor musunuz? Tüm hayvanlar oradan uzaklaştırılacak. Sular kurutulacak. Ağaçlar kökünden kazılacak. Toprak sürülecek ve çorak bir hale gelecek. Bununla da yetmezmiş gibi siyanür ile zehirlenecek ve sonrasında büyük kepçeler ile altın çıkarılacak. Cennet olan yer, birden cehenneme dönüşecek. Tüm bunlar neden oldu? İçindeki cevheri saklayamadığı için.
Önemli bir konu. Epey önemli. Bazen hayatınız birden cennetten cehenneme dönüşebilir. Halbuki sizin bir suçunuz veya günahınız yoktur. Tek sebep vardır; ifşa olmuşsunuzdur. Bir süredir zihnimi meşgul eden konuları ve düşüncelerimi sizler ile paylaşmak isterim. Bazı deneyimlerim oldu. Bunun sonucunda ise belki de bir savunma mekanizması geliştirmeye çalışıyorum. Konumuz, mesafeni koru.
Psikoloji dersi alıyorum. Özellikle bazı toplumsal deneylerin sürekli aynı sonuç vermelerine oldukça şaşırdım. Örneğin bir tanesi Ash uyum deneyi. Ayrıntısına girmeyeceğim. Dileyen araştırabilir. Bu tür toplumsal deneylerin sonucunda şunu gördüm. Toplumu, insanı, hayvanı veya nefsi tanırsanız manipüle edemeyeceğiniz hiçbir konu yoktur. Toplum adeta bir makine gibi çalışıyor. Yüzyıllardır aynı mantık ve özünde ise çıkar ilişkisi var. Aslında şaşırmamak gerekiyor. Doğanın en temel iç güdüsü hayatta kalma iç güdüsü. Her zaman her normal canlı için önce kendi hayatı gelir. Bir bakıma benliği diyebiliriz veya kibir. İnsanlar da hayatta kalabilmek için her türlü duruma uyum sağlayacaktır. Bedensel olarak çok zayıf olmamıza rağmen doğada kaldıysak mükemmel seviyede uyum sağlama yeteneğimizden kaynaklanıyor. Zihinsel olarak çok hızlı esnek ve kıvrak hareket edebiliyoruz.
Somut bir örnek ile daha iyi anlayacağımızı düşünüyorum. Bazı sırlarınız vardır ve bunları dostunuz olarak gördüğünüz iş arkadaşınıza paylaştığınızı düşünelim. Bu arkadaşınızın maddi durumu kötüdür ve maalesef iş yerinde bir hukuksuzluk yapmıştır. Müdürünüz hukuksuzluğun farkına varır ve gözlerini arkadaşınıza çevirir. Arkadaşınız hayatta kalabilmek için çalışmaya muhtaçtır ve eğer sizin sırlarınızı müdürünüze söylemek işte kalması için bir çözümse, çok büyük bir ihtimal sırlarınızı müdürünüze söyler. Sizin hiçbir suçunuz yokken belki de işten çıkarılan siz olursunuz. Evet, basit bir entrika yazdım. Ancak toplumun çok büyük bir kısmı (belki %90) tamamen çıkar ilişkisine göre hareket ediyor. 1 ayda 2 olay yaşadım. İyi ki yaşadım. Çünkü şunu anladım; insanlardan vefa beklemek abestir. Beklentileri oldukça düşürmek gerekiyor.
Aynı yolda yürüdükleriniz müstesna. Gerçekten her şeyinizi paylaşabileceğiniz dostlarınızın sayısı bile 10’u geçmeyebilir. Ancak diğerleri için biraz korunaklı gitmek içimizdeki cevheri korur. Biri sizi hayal kırıklığına mı uğrattı, aldattı mı, enerjinizi mi tüketiyor… O arkadaşı çizginizin dışına alın. Sessizce ancak illa konuşmak gerekirse uygun bir üslup ile ve asla intikam almadan. Zor bir farkındalık biliyorum. Özellikle ilahi adaletin gelmesini de bekliyoruz. Ancak onu beklemek bile pek doğru olmayabilir. Aslında o kişi için en büyük ceza onu kendi cevherinizden uzak tutmak olacaktır.
Kendimdeki cevherden uzak tutmak… Epey kibirli bir söz gibi gözüküyor. Aslında öyle değil. Kendimize saygımızın da olması gerekiyor. Örneğin bir kurumun müdürü iseniz makamınıza uygun şekilde hareket etmeniz gerekir. Müdürlüğünüz haricinde şahsınıza gelen her türlü söze eyvallah ancak makama gelen söz için demir yumruk olmak.
Gönlünde iyilik ışığı olan herkesin içinde bir cevher var. O bizde saklı. Onu koruyalım ve temiz tutalım. Kem gözlerden saklayalım. Herkese öyle kolay gönlümüzü kaptırmayalım. Güvenebilmek tüm duygulardan daha üstün. Biraz mesafe iyi gelir.
Karmaşık bir sürü söz… Öğüt vermek ukalaca. Deneyimler ve paylaşımlar…
Uzun lafın kısası tüm bu anlattıklarımın tanımı var; halvet der-encümen. Halkın içinde halvette olmak.
2 yorum
Yeni geldiğim bir şehirde çok kısa süre içinde yaşadıklarımı hatırlattı bana yazınız. Yaşamadan öğrenemiyoruz. Sizi arasına almaya çalışan bir grup insandan daha iyi ne olabilir ki değil mi ,? Yeni bir şehire gelmissiniz size gülümseyen sözde hep iyilik etmek isteyen insanlar. Nedense herkes iyiliğimizi istiyor. En çok bize bu zarar veriyor. İşte orada mesafe kopuyor. İlişkilerde doğru mesafe. İlişkilerde doğru mesafe. Elimden gelse her gün 33 kez bunu tespih çekerek hatırlatacağım kendime. Bİliyo musunuz ben bir kez ipin ucu kaçtı toparlayamam gibi hissetmiştim. Hiç önemli değil. Nereden baslamak isterseniz, sadece başlayın. Hem hepsinin yavaş yavaş nasıl ayağını denk aldığını görmek öyle keyif verici ki. Öğretici yazınız için elinize sağlık diyelim.
Fikirlerinizi beğendim .Hayatta neredeyse hepimizin yaşadığı olaylar ama iyi ki yaşamışız diyoruz . Yazınız için teşekkürler..