1 yıl boyunca insan karakteri konusunu aklımda oturtmaya çalışıyorum. Bu konu hakkında çok okuduğum söylenemez ancak çok gözlem yaptım. Ayrıca bu konuyla alakalı olarak kadın-erkek ilişkisi üzerinde de çok fazla araştırma yaptım. O kadar ilginç bilgiler öğrendim ki bugün bir kadının erkekten ne beklediğini ve bir erkeğin kadından ne beklediğini az çok biliyorum. İtiraf etmeliyim ki son 1 yıldır öğrendiklerimin sonucunda artık kadınlığa çok daha fazla değer veriyorum. Her neyse bu konu üzerinde daha fazla durup cinsiyetçi damgası yememek için ana konumuza dönelim :) Karakter, karakteri oluşturan değerler, değerleri oluşturan değerlilerden bahsetmek istiyorum.
Deneyimlerimden anladım ki karakterini ve değerlerini oluşturasaya kadar her kesimden insanla takılmak gerekiyor. Böylelikle her kesimin doğrularını ve yanlışlarını tarafsızca görebiliyorsun. Birbirine zıt iki kesimi de gözleyip güzel bulduklarını kişisel değerlerinin arasına koymak insanı mutlu ediyor. Siyasi bir ideoloji dayatılmadan kendi fikirlerini kendin bina etmek insanı daha da özgür kılıyor. Ancak bu durumun tersi de var ki maalesef insanların çoğu bunu yapıyor. Yani tek bir kesimi seçiyor. İki kesimi de tarafsızca gözlemlemediğin sürece radikal gruplarda kaybolup gidiyorsun. Solcuysan anarşist materyalist oluyorsun. Sağcıysan bağnaz ırkçı oluyorsun. Ancak bu durum yalnızca karakteri oluşasaya ve oturasaya kadar geçerli. Karakterini oluşturduktan sonra değerlerine zıt düşen insanlarla uzun süre takılmak insana zarar veriyor. At gözlüğü takıp sadece kendi değerlerimizi doğru kabul etmekten bahsetmiyorum. Tabiki de kendi görüşlerimize zıt insanlarla buluşacağız ancak değerlerimize zıt insanları hayatımızın merkezine koyduğumuz zaman işte orada acı çekiyoruz. Mutlu olmak istiyorsak kendi değerlerimize zıt görüşlü insanlar ile hayatımızın kısıtlı bir bölümünü paylaşmamız gerekiyor. Bir ömrü değil! Dost kavramını ve arkadaş kavramını birbirinden ayırt etmek gerekiyor. Herkesle arkadaş olunur ama dost olmak şüpheli. Kısacası karakterini oluşturamamış insanlarda kırmızı çizgiler bağnazlık iken karakterini oluşturmuş insandaki kırmızı çizgiler bilgeliktir. Bilge olan kişi ise değerlerini ve değerlilerini ezdirmez. Bilge kişi, eğer karşısında en sevdiği insan bile olsa eğer kendi değerlerine bir saldırı varsa tavrını belli etmelidir. İşte tam olarak bu seviyeye ulaşmış insana karakter sahibi insan diyoruz. Ayrıca karakter sahibi insan sırlarını öyle herkesle paylaşmaz. Sır paylaşılacaksa dost ile paylaşılır. Çok yoğun anlattım. Aslında bu konu üzerine kitap yazılacak kadar geniş.
Bu konu hakkında hala öğrenmeye devam ediyorum. 20 yaşındayım. 1 yıl önce yani 2015 yılının başlarında karakterimin oluşmaya başladığını hissettim. 2015’in ortalarına geldiğimde ise artık karakterimin oturmaya başladığını hissetmeye başladım. Ne kadar oturdu orası tartışılır ancak bugün kendime “sen hayattan ne istiyorsun, hedefin ne, kimler senin hayatında yer edinir?” sorularına kolayca cevap verebiliyorum. Kısacası bugün ben hayattan ne istediğimi ve nereye doğru yol aldığımı biliyorum. İşte bu beni mutlu ediyor. Ne kadar karakter sahibi bir insan olduğum tartışılır ancak benim hedefim belli ve bu konu üzerine düşünmek, uygulamak ve deneyimlerimi yazmak beni mutlu ediyor.
Son olarak Cemil Meriç’in şu sözüyle bu yazıyı da noktalamak istiyorum. :)
“Kopacaksın adsız ve ruhsuz kalabalıktan. Ufuksuz iştahlarıyla yavan ve kendini beğenmiş insanlardan uzaklaş.”